prof. dr. hakan olgun

Katolik Kilisesi'nde pedofilik suçlar: affet ve unut

27 Nis 2025
Katolik Kilisesi'nde pedofilik suçlar: affet ve unut

İki bin yıla yaklaşan tarihsel geçmişiyle Roma Katolik Kilisesi dünyanın en köklü dini kurumlarından birisidir. Güçlü tarihi tecrübeleriyle Katolik Kilisesi’nin insanlığın önemli kriz anlarında, sahip olduğunu iddia ettiği manevi dinamikleri de kullanarak âkilâne bir yol gösterici olması beklenir. Fakat bu beklentinin aksine, Katolik Kilisesi’nin tarihi genellikle skandal ve hayal kırıklıklarıyla doludur. Orta çağlardan itibaren endüljans istismarı ve engizisyon mahkemeleriyle özdeşleşen kilisenin, modern çağda da benzer sorunlarla organik ilişkisi devam etmektedir. Bunlardan bir tanesi de her geçen gün ortaya çıkan yeni ifşaatlar nedeniyle artık gizlenemeyen ruhban sınıfına yönelik pedofili suçlamalarıdır.

1980’lerde başlayıp artarak devam eden ruhban sınıfı üyelerinin pedofili ve yetişkinlere yönelik cinsel istismar suçlamaları 2002 yılında Boston Globe’un “Spotlight raporları” olarak kamuoyuna duyurulmuştur. Daha sonra sinema sektöründe de işlenen ruhban sınıfına dönük cinsel taciz iddiaları bu raporun adıyla, yani “Spotlight” adı verilen bir film ile gösterime girmiştir. Pedofili ve diğer cinsel istismar suçlamaları Katolik Kilisesi’nin başı olan papaların kariyerleri için de önemli bir sınav haline gelmiştir. Geçtiğimiz günlerde ölen Papa Francis de papalığı sürecinde üstlendiği küresel vizyon projeleriyle değil kilise içi cinsel taciz suçlamalarıyla yeterince mücadele etmemesiyle dikkat çekmiştir.

Roma Katolik Kilisesi Orta çağlardan itibaren ve özellikle 1139 yılındaki II. Lateran Konsili’nde pekiştirilen bir kararla rahiplerin bekar kalmalarını bir kural haline getirmiştir. Ruhban sınıfı üyelerini ömür boyunca aile yaşamından mahrum bırakarak katı bekarlık kurallarına tâbi kılan bu kararın kilise içindeki cinsel sapkınlık ve tacizlerin temel nedeni olduğu ifade edilir. Kilise içi cinsel suçların örtbas edilerek yüzyıllar boyunca gizlenmiş olması da rahiplerin ve piskoposların ahlaki açıdan üstün ve dokunulmaz olarak görüldüğü hiyerarşik ve kapalı bir kurumsal yapı geliştirilmesi nedeniyledir. Kilisenin katı kurumsal ve hiyerarşik yapısı içindeki ruhban üyelerinin neden olduğu cinsel suçların mağdurları yerine bu kudretli dini kurumun itibarının öncelendiği anlaşılmaktadır. Bu anlayışın sonucu olarak da cinsel suçlara ait iddialar genellikle kilise kurumunun kendi iç işleyişi içinde ele alınmış, suç işleyen rahiplerin sivil makamlara bildirilmesi yerine basit kurumsal önlemlerle sorunlar geçiştirilmiştir.

Spotlight raporlarıyla birlikte ruhban sınıfı hiyerarşisi, bekarlık kuralı ve kilise içi gizlilik anlayışıyla tarihsel süreç içinde “affet ve unut” nosyonuyla görmezden gelinen pedofili ve diğer cinsel suçlar, mağdurların şikayetleriyle kamuoyuna mal olmuş ve günümüzde Katolik Kilisesi’nin yüzleşmek zorunda olduğu temel bir sorun haline gelmiştir.

Kilisenin cinsel suçlarıyla ilgili iddialar uzun süreden beri Batı basınında oldukça sert bir dille tartışılmaktadır. Bu tür suçlama ve iddialarla ilgili izlediği politikalar papalar için kurumsal başarı işareti olarak sayılmaktadır. Aşağıdaki yazı The Guardian’da Harriet Sherwood imzasıyla kaleme alınmış olup müteveffa papa Francis’in pedofili suçlamalarına yönelik icraatlarını değerlendirmektedir:

Çocuklara yönelik cinsel istismar skandalı Francis’in papalığına uzun süre gölge düşürdü

Katolik kilisesinin başı olduğu süre boyunca Francis’in peşini bırakmayan taciz mağdurları, onun bu konuda yeterince çaba göstermediğini söylüyor.

2002 yılında Boston Globe, yerel Katolik kilisesinde çocuklara yönelik cinsel istismarın boyutlarını ortaya koyan bir dizi makale yayınladı. Daha sonra soruşturmaya dayanan bir filme de adını verecek olan bu haberler, kilisenin karanlık ve utanç verici sırlarına ışık tuttu. Bundan on bir yıl sonra Francis papa oldu. İstismar ifşalarının dalga dalga yayılmasıyla, inananların ve onlardan çok daha fazlasının artan öfke ve tiksinti duyguları arasında bu sorun Vatikan’ın kapılarını çalmaya devam etti. İstismar sorunu, Francis’in papalık görevini sürdürmesinde ya da yurtdışı gezilerinde yüzleştiği en önemli tehdit unsuruydu. Esasen papa, sorunun boyutunu ve sistemik doğasını kavramakta ağır kaldı ve görünüşe göre istismarcılarla ve istismarı örtbas edenlerle başa çıkmak için güçlü adımlar atmakta isteksizdi.

Klerji üyelerinin cinsel istismar mağdurları, Papa Francis’in pazartesi günü ölümünden birkaç saat sonra sergilenen gösterişli anma törenleri arasında seslerini yükselttiler. Papayı, tacizcileri cesaretlendiren kilisenin hiyerarşik otoriteye saygı kültürünü temelden değiştirmemekle ve bu yönde kararlı bir eylemde bulunmamakla suçladılar. Bir kuruluş bu durumun “Francis’in papalığının trajedisi” olarak tanımladı.

Francis’in papalığının ilk yarısında patlak veren skandallar arasında Pennsylvania’da binlerce çocuğun rahipler tarafından cinsel istismara uğradığına ve bunun kilise tarafından örtbas edildiğine dair suçlayıcı bir rapor; Washington’un eski başpiskoposu Theodore McCarrick’in cinsel saldırı iddiaları nedeniyle kardinal olarak istifa etmesi (ve daha sonra klerji üyeliğinden azledilmesi); Katolik kilisesinin Şili’deki merkezine yapılan polis baskını ve Avustralyalı bir başpiskoposun çocuk istismarını örtbas etmekten mahkum edilmesi vardı.

Papa Francis’in en yakın dostlarından olan kardinal George Pell, 2018 yılında, çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan hüküm giyen en yüksek rütbeli Katolik oldu. Mahkûmiyet kararı 2020 yılında bozulmadan önce Avustralya’da bir yıl hapis yatan Pell, 2023 yılında öldü. Bir diğer ağır darbe ise Fransız başpiskopos ve kardinal Philippe Barbarin’in 2019 yılında çocuklara yönelik cinsel istismarı örtbas etmekten suçlu bulunmasıydı. Barbarin daha sonra temyizde beraat etti.

Papa Francis, Şili’de, ülkenin en kötü şöhretli pedofil rahip Fernando Karadima’nın suç ortağı olmakla suçlanan Juan Barros adlı bir piskoposu savunmuştu. Francis ancak Ocak 2018’de Şili’ye yaptığı talihsiz bir geziden sonra tutumunu değiştirdi. Papa, kararlarında “ciddi hatalar” olduğunu kabul etti ve tüm Şilili piskoposları Roma’ya çağırarak topluca istifalarını aldı.

Aynı yılın ilerleyen günlerinde Papa Francis’in bir zamanlar koyu Katolik bir ülke olan İrlanda’ya yaptığı iki günlük ziyaret, kilisenin günahları için papanın sorumluluk almasını talep eden taciz mağdurlarının protestolarına sahne oldu. Francis, halka açık etkinliklerde affedilmek için defalarca ricada bulundu. İrlanda gezisinin sonuna doğru, emekli bir Vatikan diplomatı olan Başpiskopos Carlo Maria Viganò, kilise hiyerarşisinin önde gelen isimlerinden birine yönelik taciz iddiaları karşısında harekete geçmediğini iddia ederek Francis’in istifasını talep etti.

Pennsylvania raporunun ardından Francis küresel kilise üyelerine yönelik 2,000 kelimelik bir mektup yayınladı. Mektupta rahipler tarafından işlenen iğrençliklerden duyulan üzüntü ve utanç dile getiriliyor ve af dileniyordu. Ertesi yıl, dünyanın dört bir yanından piskoposlar “klerjinin cinsel tacizleri” konusunda bir zirve için Roma’ya çağrıldı. Papa onlara, mağdurların sadece kınama değil, “somut ve etkili önlemleri” hak ettiğini söyledi. Bunu, bütün Katolik rahip ve rahibelerin cinsel istismarları ve bunun örtbas edilmesini polise değilse de kilise yetkililerine bildirmeleri gerektiğine dair bir kararname izledi. Ancak istismara uğrayan mağdurlar için bu çok zayıf bir karardı ve artık çok geçti.

Klerjinin Tacizlerine Son (ECA) adlı platform, Francis’in pazartesi günkü ölümünün ardından yaptığı açıklamada, papalığının “ihtiyaç duyulan kararlı eylemi gerçekleştirmede yetersiz kaldığını” söyledi. Açıklamada şu ifadelere de yer verildi:

“Eylemsiz sözlerin içi boştur. Francis’in liderliğinde kilise, istismarı kolaylaştırma, gizleme ve sürdürmedeki rollerinden dolayı piskoposları sorumlu tutmayı başaramadı. Sistemsel değişim hâlâ belirsizliğini koruyor. Kapalı kapılar ardında birkaç piskoposun istifası, kamusal hesap verebilirliğin yerini tutmaz. Tacizleri örtbas etme suçuna karışanları görevden almasının ya da disiplin cezasına çarptırmasının reddedilmesi, kilisenin savunmasızları korumaya yönelik ahlaki yükümlülüğüne ihanet etmiştir.”

Rahipler Tarafından İstismar Edilenler Platformu (SNAP), görev süresi boyunca istismara uğrayan çocuk ve savunmasız yetişkin mağdurların “Francis’in papalığının trajedisinin” yasını tuttuklarını söyledi. SNAP adlı platformun başkanı Shaun Dougherty şunları dile getiridi:

“Bir sonraki papayı seçecek olan 137 kardinal de dahil olmak üzere dünyanın bütün piskoposları, halen kiliselerde ve okullarda görev yapan binlerce tacizci rahip hakkında toplu olarak bilgi sahibidir. Gerçek bir sıfır tolerans politikası, bu suçluların derhal görevden alınması ve piskoposların onları görevlerinde tutmaktan sorumlu görülmesi anlamına gelecektir.”

ABD merkezli BishopAccountability grubunun eş direktörü Anne Barrett Doyle Francis’in “büyük bir güce” sahip olduğunu ancak “gerekli değişiklikleri yapmayı reddettiğini” söyledi. Yüzlerce istismar mağdurunu temsil eden Bostonlu bir avukat olan Mitchell Garabedian ise BBC’ye şu açıklamada bulundu:

"Katolik kilisesinde gerçekten önemli bir değişiklik olmadı. Herhangi bir şeffaflık olmadı. Papa Francis doğru şeyleri söyledi, doğru şeyi kastetti, ancak bürokrasi onu susturdu.”

Son yıllarda bu konuda daha az skandal ve ifşaat duyulsa da mağdurların öfkesi ve acısı azalmadığı gibi kilise içinde yankılanmaya devam ediyor. Francis’in halefini seçmek için önümüzdeki günlerde toplanacak olan konseyin üyeleri, istismar mağdurları tarafından yakından izlendiklerini fark edeceklerdir.

ECA, “Bir sonraki papa, Papa Francis’in yapmadığını yapmalıdır” diyerek şunları ekledi:

“Kilise klerjiyi istismardan ve bunun gizlenmesinden tamamen sorumlu tutan evrensel bir sıfır tolerans politikası uygulamalıdır. Gizliliği ve suç ortaklığını reddetmeli ve çocuklar ile savunmasız yetişkinlerin korunmasını kilisenin misyonunun merkezine yerleştirmelidir.”

SNAP başkanı Dougherty ise son olarak şunları dile getirdi:

“Çocuklar için gerçek koruma ve mağdurlar için adalet sağlamayan ancak vaatlerde bulunan başka bir papalığa tahammül edemeyiz.”